Amin. Esmâ-i efâldir. "Kabul et" manasınadır. "Ey Allahım Dualarımızı kabul et" manasınadır. Veya "Ya Rabbi (böyle) yap" demektir.
Âmin (kelimesi bütün
âlimlerin) ittifakı ile Kur'an-ı kerim'den değildir. Çünkü, asıl mushafta
yazılmamıştır. Sahabe (r.a.) ve onlardan sonra gelen âlimlerden onun
Kur'ân'dan olduğuna dair bir rivayet nakil olunmadı.
Lâkin, okuyan kişinin
Fâtiha-i şerîfeden sonra ondan ayrı olarak (Fatiha süresiyle arasına fasıla
vererek), Âmin demesi sünnettir. Bu mevzuda Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri şöyle
buyurdular:
"Bana Cibril Aleyhisselâm, Fatiha sûresinin okumasını bitirdiğimde bana "âmin"
demeyi öğretti ve: (Fatiha sûresinden sonra) Âmin demek sanki kitabı hatmetmek
gibidir, buyurdu."
Bu hadis-i şerifi
Hazreti Ali (r.a.) riyâyet etti ve açıklamasında şöyle buyurdu:
"Âmin, Cenâb-ı
Allah'ın mührüdür. Onunla kulunun duasını mühürleyip tasdik etmektedir."
Hazreti Ali (r.a.) tefsir ettiler. Mühür, mühürlenen şeye herhangi bir şeyin
müdâhalesine ve orada tasarrufda bulunmasına mani olur. Âmin (duası da) kulun
duasına hıyanetin girmesine manidir.
Veheb (r.h.) şöyle
buyurdu: " Ondan ( Âmin'in) her harfinden bir Melek yaratılır. Ve
Melekler: "Allahım! Âmin diyeni mağfiret et, günahlarını bağışla"
diye dua ederler.
Hadis-i şerifte
Efendimiz (s.a.v.) Hazretleri şöyle buyurdular: "Dua eden ve Âmin diyen
kişi (duanın feyiz ve bereketinde" "ortakdırlar." Bu manada
Cenâb-ı Allah, şöyle buyurdu:
-"Peki,"
buyurdu. "Duanız kabul olundu. Siz yine istikamette devam edin ve kendini
bilmeyenlerin meslekine uymayın.
"imam deyince, siz "âmin" söyleyin. Çünkü melekler de
bunu söylerler. Kimin âmin (söylemesi) meleklerin âminine muvafık olursa (denk
gelirse) onun geçmiş günahları bağışlanır. “Cenâb-ı Allah, "Kuluma
istediği verilir."”
İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder